Sizin Şirkette Performansı Ölçüyor musunuz?

Bugün dünün sistemlerini kullanmaya devam ediyorsak, elbette önemine inandığımızdandır. Ancak, önemli buluyor da olsak, arada bir analiz edip bakmak ve bazı soruları cevaplamak da şart. Mesela: Acaba bu sistem bizimle ne kadar uyumlu, acaba bu sistem bize ne kadar gerekli, acaba bu sistem ne kadar sonuç veriyor ve en önemlisi acaba bu sistemi uygulamaya neden ihtiyacımız var?

Bu sorulara tam cevap vermeden kullanılmakta olan sistemlerden bir tanesi de pek çok kurumda bulunan ve performansı ölçmeye ya da daha kibar bir söyleyişle yönetmeye yönelik sistemler.

Kullanımda olan geleneksel performans sistemleri oldukça eski prensiplere dayanıyorlar.. Frederick Taylor tarafından 1909 yılında geliştirilmiş olan bilimsel yönetim prensiplerinden alıyorlar kökenlerini. Amaç belli nitelik ve nicelikte işi sağlamak ve onun karşılığındaki parayı da çalışana vermek. O günün şartlarında, daha henüz işi yapanın insan olduğu farkındalığı yeni yeni ortaya çıkarken elbette bu temele dayalı sistemlerin varlığı son derece önemli ve değerliymiş. Günümüze geldiğimizde, hala aynı bakışla gelişen sistemleri gelişen iş ve değişen mesleklere ve evrilen çalışanlara uyarlamaya çalıştıkça, bu sistemlerden beklenen etki ve sonuç istenildiği gibi olmamaya başlıyor elde olmadan.

Farklı iki kelime var sistemlerle ilgili kullanılan; gelişim ve dönüşüm. Gelişim biliyoruz ki, mevcut olanın sınırlarını genişleterek yeni hale getirmek; dönüşüm ise mevcut olanı değiştirerek yepyeni bir hale dönüştürmek. Performans sistemleri ile ilgili sıkıntı tam da burada kendini gösteriyor. Genel duruma bakınca, bu sistemlerin ağırlıklı olarak geliştiğini ama dönüşme konusunda geride kaldığını fark ediyoruz.

Bazen sadece gelişim yeterli oluyor, çünkü sistemi kullanıcısı olan herkes durumdan memnun oluyorlar, o zaman sorun olmuyor. Ama kullananlar şikayetçi olmaya başladıklarında, ne alan razı, ne de satan hali ortaya çıkıyor.

Yıllardan beridir performans sisteminizle ilgili işler nasıl gidiyor sorusunu sormayı severim. Aldığım cevaplar genelde: zaman kaybı, işe yaramaz şeyler bunlar, insan kaynakları bölümünün icatları, adam kayırmacanın yasal yolu, kağıt israfı gibi cevaplar olur. Oysa şirketlerin devamlılığını ve gelişimini, çalışan potansiyelinin fark edilmesini, çalışan mutluluğunun ve motivasyonunun desteklenmesini, çalışanların şirketin hedefleri ile paralel bir şekilde ilerlemesini ve bugünden geleceğe bakışla şirketin vizyonunu destekleyen çok önemli sistemlerden bir tanesi performans yönetim sistemleri.

Madem bu kadar çok işe yarama olasılığı olan bir sistemden söz ediyoruz, ne değişse tam da istenilen sonuçları veren ve hem alanın, hem de satanın razı olacağı bir sistem yaratılır?

Cevaplar çok karmaşık değil aslına bakarsanız. Benim aklıma gelen bazıları şöyleler:

  • En başta, insan sisteminin çalışma biçimi ile şirketin beklentilerini aynı sayfaya koyan bir sistemlere ihtiyaç var.
  • İnsanın motivasyonunun öneminden hareketle, sadece para ve ödül üzerine kurgulanmış değil, belki de en önemle, kişinin yeterliliğini, işini ustalıkla yapmasını ve o şirketteki varlık nedenini daha güçlü bir şekilde fark etmesini destekleyecek sistemlere ihtiyaç var.
  • Hazır bir paketle sunulan komplike, havalı, çapraşık veya anlaşılması zor sistemler yerine, o şirkete göre ve o şirketin içinden insanlarla birlikte tasarlanan yalın, basit, herkesin aynı şekilde anlayacağı sistemlere ihtiyaç var.
  • İşi ve insanı bir kaç sayfa kağıda ya da online sistemin akışına sıkıştırmak yerine, daha doğal, daha insan odaklı ve gelişimi destekleyen sistemlere ihtiyaç var.
  • Sadece geçmişte yapılan işleri ölçmeye çalışmak ve tek taraflı söylemler içermek yerine, geçmişten fark edilenleri kullanarak gelecek hedeflerini tasarlayan sistemlere ihtiyaç var.
  • İçinde “geribildirim” değil de “ileribildirim” içeren sistemlere ihtiyaç var.
  • Tek bir çerçeveye ve bakışa sahip olmak yerine, her durumu kendi içinde analiz edebilen sistemlere ihtiyaç var.
  • Amacı başarısızlığı ve düşük performansı yakalayıp cezalandırmayı hedeflemek değil de gelişimi ve başarıyı destekleyen sistemlere ihtiyaç var.
  • Yılda bir kere iki kişiyi formalite icabı bir araya getirmek üzerine kurgulanmış değil, sık sık, düzenli görüşmeler içeren, açık, net, doğru beklentilerin ve doğru yön tayinlerinin yer aldığı sistemlere ihtiyaç var.
  • İnsanı insan yapan, düşünen beyni devrede tutan, savunmacı beynin ortaya çıkmasını tetiklemeyen sistemlere ihtiyaç var.
  • Hiyerarşiyi pekiştiren değil de, iş yapışı geliştiren, kolaylaştıran ve gelişimi destekleyen sistemlere ihtiyaç var.
  • Güvensizlik üzerine kurulu olmayan, aksine karşılıklı güveni pekiştiren ve destekleyen sistemlere ihtiyaç var.

İhtiyaçlar son derece açık ve net, ama tam da bu noktada biraz cesarete ihtiyaç var. Birilerinin cesaretle çıkıp, eskiden beri kullandığımız performans sistemleri artık işimize yaramıyorlar, hatta işimize yaramadıkları gibi, aksine işleri aksatıyorlar, haydi gelin tam bize göre olan, hem çalışanların, hem yöneticilerin, hem şirketin geleceğini destekleyen yeni bir şeyler çalışalım demeleri gerekiyor.

Unutmayalım ki kullandığımız sistemleri sadece alışkanlıktan veya bir şeylerden kaçınabilmek için kullanıyorsak, günün sonunda o sistemler vakit kaybı olmaya ve sonunda da ölmeye mahkum olurlar. Bu noktaya gelmeden harekete geçmek ve ne değişirse harcadığımız tüm çaba işe yarar sorusunu sormak en önemli ve gerekli adım diye düşünüyorum.

Mutlu haftalar…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.