Ortalama bir insan günde kaç kelime konuşur? Bu soru üzerine çalışmalar yapılıyor. Bir grup çalışma ortalama kadın ve ortalama erkek için farklı sayılardan bahsediyor. Kadınların erkeklerin üç katı kadar fazla kelime kullandıkları savunulurken, son yapılan bir araştırma, erkek kadın fark etmeksizin ortalama günlük konuşulan kelime adedi 15000 civarındadır diyor. Peki ortalama 15000 kelime konuşuyorsak, bu kelimeler nereye gidiyor, acaba yüzde kaçı ağzımızdan çıkış amacına uygun anlaşılıyor? Benim üzerinde en çok düşündüğüm soru da bu galiba.
Çocukluk yaşlarından itibaren çok duyulan bir kalıptır: insanlar konuşa konuşa anlaşırlar. İnsanların konuştukları açık, günde 15000 kelime deniyor, küçük kağıtlara her bir kelimeyi yazıp kavanozlara doldursak kimbilir kaç büyük kavanoz eder. Peki acaba anlaşıyor muyuz?
İletişim nedir sorusuna cevap genelde bir gönderen, bir alıcı, bir de mesaj gibi bir tanımla verilir. Peki gönderenin gönderdiği mesajı alacak olan alıcı acaba onunla aynı dili konuşuyor mu? Aynı dil demek, herkesin aynı ülkenin dilini konuşması mı demek? Bana göre aynı dili konuşmak demek Aynı dil demek, aynı anlamla konuşmak demek. Aynı dili konuşmak demek, gönderenin ağzından çıkanın alıcının kulağına girdiğinde, alıcı ile gönderenin beyinlerinde aynı resmin oluşması demek.
İşte bugün tüm ilişkilerde (bana göre ilişki iki insanın bir arada bulunduğu her yer demek: yani evlilik, yani arkadaşlık, yani şirketler, yani otobüs yolculuğu, yani alış veriş, yani yani yani) beyinde oluşan resim ortak olmadığında yükselmeye başlayan sesler, gerginlik, tartışma, sonuç alamama hali tek bir hamlede ortaya çıkıveriyor.
Resmin aynı olmasını sağlamak kimin sorumluluğunda? Önce sorumluluk tabii ki o resmi diğerine bir sesli veya yazılı mesaj yardımıyla gönderen kişinin sorumluluğunda, acaba anlaşılabildim mi, acaba ne demek istediğimi tam olarak söyleyebildim mi, acaba karşımdaki kişi beni tam olarak anladı mı? Sonra da eğer diğer kişi bu ilişikinin içndeki yerini ve ilişkinin gücünü korumak istiyorsa, sorumluluğun bir kısmı da diğer kişide; acaba doğru anladım mı, acaba bana söylenmek istenen tam olarak ne, burada benim üzerime düşen neler var?
Denklem o kadar basit ki; verici, alıcı ve mesaj, verici mesajı yollar, alıcı mesajı alır. O zaman neden bu kadar çok ilişki yönetimi problemi yaşanıyor? Mesela neden kurumlar sürekli bir çalışan mutsuzluğundan, yönetsel sıkıntıdan söz edip duruyorlar? Acaba o basit denklem sonuca doğru giderken giden mesajla alınan mesajın aynı olduğundan emin olmadıklarından olabilir mi? Ortak dil konuşmadıkları için beyinlerde oluşan resimlerin ortak veya aynı netlikte olmadığından olabilir mi? Ne dersiniz, üzerinde düşünmeye değer mi? Eğer içinde bulunduğumuz ilişki bizim için önemli ve değerliyse, bence fazlasıyla değer. Fikirlerinizi bekliyorum…