İletişim yüzyılın sihirli kelimesi. Ama sektörel anlamda kullanılan, iletişim araçları ile yapılan iletişim değil sözünü ettiğim, gerçek, bildiğiniz, yüzyüze, insan insana iletişimden bahsediyorum. Hani şu iletişim derslerinde anlatıldığı gibi, bir ileten var, bir iletilen, bir de mesaj. Sonra beden dili var, kullanılan kelimeler var ve ses tonu var. Sonra içinde duygular var, zihindeki düşünceler var, bazen de olmasa daha iyi olabilecek yargılar var. İşte tam da bu iletişimden bahsediyorum; özet içeriği anlamak, anlatmak ve anlaşılmak olan.
Konu liderlik özelliği olarak iletişim ya, işte bir lider bu şekilde gerçekleştirilen iletişimi başlatmak ve sürdürmek konusunda ne kadar iyiyse, o kadar başarılı oluyor, o kadar sevilen oluyor, o kadar iyi iş çıkaran bir ekibe sahip oluyor. Tüm bunların sonucunda en önemli çıktı, kendisini iyi hisseden bir birey oluyor.
İletişim denilince verilmek istenen bir mesaj, paylaşılmak istenen bir bilgi veya alınmak istenen bir sonuç geliyor aklıma. Bunların hepsinin tam da istenilen şekilde karşı tarafa iletilmesi ancak ve ancak aşağıdaki liste gerçekleştiğinde sağlanabiliyor:
- Açık ve net olmak
- Karşıdaki kişinin kişilik özelliklerinin farkında olmak
- Karşıdaki kişinin “insan” olduğunu, duyguları olduğunu ve duyguların aslında davranışlara yansıyan en temel tepkiler olduğunu hatırlamak, hatta hiç unutmamak
- Güven vermek ve güvenmek
- Söylenenleri karşı tarafın anladığından yani diğer bir deyişle mesajı ileten taraf olarak kendi söylediklerinin anlaşıldığından emin olmak
- Karşıdaki kişinin dilinden konuşabilmek
- Karşıdaki kişiyi iyi dinlemek, empati ile dinlemek yani gözler, kulaklar ve kalple dinlemek
- Mümkün olduğunca yargılardan arınarak dinlemek ve öyle de konuşmak
- Farkındalıkla geribildirim vermek, yani yıkıcı değil yapıcı bir dil kullanmak
Bana göre çok da zor değil dokuz tane noktaya dikkat etmek, belki de kolaylaştırıcı bile denilebilir diye düşünüyorum. Bence yüzyılın becerisi anlamak, anlatmak ve anlaşıldığından emin olmak…