Bir kurumun yönetim felsefesinden bahsederken aslında söylenmek istenen o kurumdaki yönetim yaklaşımı, tercih edilen yönetici profili ve yöneticilerin üstlendiği “yönetsel” sorumlulukların neler olduğu ve işin nasıl idare edildiği gibi derin konulardır. İşte benim sorum da bu noktada ortaya çıkıyor; koçluk bakış açısının kurumsal yönetim stratejilerinin içine yerleştirilmesi neden önemlidir?
Bu sorunun cevabı üzerinde düşünmeye başladığımda benim aklıma hemen “yöneticilerin sorumluluk alanlarına” bakma fikri geliyor. Yöneticinin genel sorumluluk alanları, kuruma ait ilke ve prensipleri örnek olarak yaşatma, hedef koyma ve planlama, organizasyon, çalışanların seçilmesi ve uygun işlerde görevlendirilmesi, çalışanların ve yapılan işin yönetimi ve iş performansının değerlendirmesi olarak sıralanıveriyor. Peki yöneticilerin bu sorumlulukları yerine getirmeleri sırasında neler yaşanabiliyor? İnsanları yönetmenin ve yönlendirmenin zor geldiği durumlarda, kişisel egoların devreye girdiği durumlarda, zaman baskısının veya daha üst yönetsel baskının varlığında veya kendi bildiği işi “kendi yöntemiyle” yapmanın kolay ve daha hızlı geldiği durumlarda, biraz da mükemmeliyetçi bakış açısıyla bakarak yöneticilerin zamanlarının büyük kısmını teknik anlamda işin kendisini yapmaya ayırdıklarını ya da kendi yöntemlerini birebir çalışanlarına dikte ettirip, çalışanların insiyatif almasına izin vermediklerini duyuyoruz. İlginçtir, bir anlamda etkinlik kaybı ve delegasyon sorunu olarak tanımlanabilecek bu duruma karşın işler büyük ölçüde yürütülüyor, hatta hedeflenen kar ve büyüme oranları bile zaman zaman yakalanabiliyor. Peki kurum ne kaybediyor? Olası en ciddi kayıp kurumun içinde bulunan potansiyel gücün, artı bir durumların ortaya çıkarılması konusunda yaşanıyor, bunun yanı sıra, çalışanlarda aidiyet duygusu, keyifle çalışma, yaratıcı olma ve bağlanma duygusu ortaya çıkmayabiliyor. İşte tam da bu noktada koçluk bakış açısının sisteme entegrasyonu, yöneticilerin sahip oldukları donanıma koçluk bakış açısı ile yönetme tekniklerinin ilave edilmesi ve yöneticiler tarafından bu tekniklerin kullanılmaya başlanması, kurum içinde var olan potansiyeli hızla harekete geçirmek konusunda iyi bir itici güç yerine geçiyor.
Koçluk yaklaşımının yönetsel stratejilerin içinde yer alan kurumlarda yöneticiler, sonuç odaklılığı, sorun değil çözüm odaklı olmayı, bugünden geleceğe gerçekçi hedeflerle bakmayı, belirlenen hedeflere ulaşmayı kolaylaştıracak yapılandırılmış yöntemleri uygulamayı ve güçlü açık uçlu soruları etkin bir şekilde kullanarak çalışanlarının en derin ve etkili düşünme sürecini deneyimlemelerini ve farklı bakış açılarından bakmalarını sağlayarak, kendilerinin ve ekiplerinde yer alan kişilerin güçlü yanlarını daha fazla ortaya çıkaracak ve daha istekli ve verimli çalışmaların yürütülmesine de destek olacaklardır. Bu bakış açısı ile yapılan çalışmalar başarıyı aynı anda hem süreçte, hem de sonuçta izleyebilen çalışmalar olacaktır. Hata giderme yöntemleri farklılaşacak, hata kimde arayışı yerine, ne istiyorduk, ne yaşadık, bu durumun tekrar yaşanmaması için izlememiz gereken yol nedir ve biz buradan neler öğrendik şeklinde olacaktır. Çalışanlar kendilerine verilen kurumsal değer ve önemi fark ederek, çalışmalarını tüm güçlü yönlerini ortaya koyarak sürdüreceklerdir. Yaratıcılık, değişim, dönüşüm ve farklılaşma için uygun zemin hazırlanmış olacaktır. Kurum içi güven daha güçlenecek, sahiplenen ve sorumluluk alan çalışan profili giderek daha fazla görülmeye başlanacaktır, çünkü koçluk bakış açısı ile yönetim yaklaşımı kişilere ilgili konularda direksiyonun onların elinde olduğunu sıklıkla hatırlatan ve direksiyonu uygun şekilde çalışanlara bırakmayı da hedefleyen bir süreç olacaktır.
Koçluk bakış açısını ve düşünme biçimini benimsemiş kurumlar kurum kültürlerini anlatırken “başarı, insan, gelişim, sonuç ve gelecek odaklı” bir kurum kültürüne sahibiz cümlesini gurur ve güvenle söyleyen kurumlar haline geleceklerdir. Sonuç olarak koçluk bakış açısının kurumsal stratejilerin içinde yer alması kurumsal başarıya ve farklılaşmaya ciddi bir katkıda bulunacaktır. Denemeye değer bence…