Tag Archive | anlam

İş’te Anlam Farkındalığı

İş yaşamında mutluluk konusu en çok kafa yorduğum, araştırıp üzerinde çalıştığım konulardan bir tanesi. Hatta Harvard Business Review Türkiye Blog’daki ilk yazılarımdan bir tanesiydi Sihirli Anahtar: Anlamlı Mutluluk başlıklı yazım.

Son dönem çalışmaları dönüyor dolaşıyor, mutlu çalışan olmanın altında yatan neredeyse en önemli kavramı, anlam ve amaç farkındalığına bağlıyor, yani yapılan işin ortaya çıkan son ürüne, çalışılan yerin büyük hayallerine katkısının farkındalığına…

Ben bu bilgileri yakın çevremde anlatmaya başladığımda kimileri şahane bulurken, kimileri son derece saçma buluyorlar.

Bilgileri saçma bulanlar, bizim ülkede olmaz, bizim insanlarla olmaz, anlam da ne ki, sen maaştan söz et, maaşı arttırmadıkça anlam filan hikaye diyerek, ne kadar boş bir konuyu gündeme getirdiğimi ima ediyorlar. Ben de bu kadar keskin cümleler duyduğumda, bir iki açıklama denemesinin ardından, onları kaderleri ile baş başa bırakmaya karar verip, susmayı tercih ediyorum.

Bilgiyi şahane bulanlar ve merak edenler için hayat biraz zor oluyor, çünkü bu defa ben bu konuda bildiğim, çalıştığım, araştırdığım ne varsa, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur misali, başlıyorum anlatmaya: Bakın anlam farkındalığı şöyle önemli, böyle önemli, insanlar neyi neden yaptıklarını bildiklerinde bağlılık, aidiyet, sahiplenme, mutluluk kendiliğinden ortaya çıkıyor filan diye susmadan konuşurken buluyorum kendimi.

Anlam ve amaçla ilgili tutkumu sadece anlatmakla bırakmıyorum. Yemeğe gittiğim restoranlarda çalışan ekiple, alış veriş yaparken benimle ilgilenen satış görevlileriyle yaptığım küçük deneylerle ölçmeye çalışıyorum.

Dikkatle bakıyorum restorandaki çalışana; acaba sadece bir tabak yemek mi getiriyor masaya, yoksa farkında mı misafirlerin akşam keyfini çoğaltacak, içlerine hoşluk verecek bir ortama eşlik ettiğinin?

Alış veriş yaparken iyice inceliyorum satış görevlilerini, acaba yardımcı oldukları müşterilerinin mağazadan çıkarken gülümseyerek çıkmalarını ne kadar önemli buluyorlar?

Sürekli merak ediyorum; Sabah işe giderken geçtiğimiz kapılardaki güvenlik kontrolü yapan güvenlik görevlileri farkındalar mı bir çok insanın onlarla güne başladıklarının.

Fabrikalarda tezgah başında vida sıkan çalışanlar, o sıktıkları vidanın ortaya çıkan son ürün için ne kadar değerli olduğu konusunda ne kadar bilgiye sahipler acaba?

Bu gözlemler ve bazen de gözlemlere eşlik eden sohbetler elbette bana yetmiyor ve danışmanlık yaptığım şirketlerde İK ile ilgili ne yaparsam yapayım, içine mutlaka bir anlam bağlantısı katmaya çalışıyorum. Görev tanımları oluştururken, mutlaka o işin şirketin büyük vizyonunu nasıl desteklediğini yazsınlar istiyorum. Performans sistemi mutlaka şirketin bir sonraki yıl kendini hayal ettiği yere gitmeyi desteklesin ve o sistemin parçası olan çalışanlar da bunu fark etsinler istiyorum. Organizasyon şemaları işteki anlamı mutlaka yansıtsın istiyorum.

Geçenlerde genç bir yönetici arkadaşımla yemekte buluştuk. (Laf aramızda, ona da bu anlam konularında çok baskı yapmışlığım vardır.) Kendisi şimdi çok uluslu, büyük bir şirketin önemli birimlerinden birini yönetiyor ve yönettiği ekip geniş bir yaş aralığında dağılıyor. Üstelik yönetilenler de yönetici. Arkadaşım bana dedi ki, “Nazlı Hanım, ben bu anlam işini sevdim, sizden dinledikten sonra ben de biraz detaylı araştırdım, ardından ekibime iyice anlattım. Pekiştirecek toplantılar yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Görüyorum ki, benim ekibin tamamı kendi işlerinin sahibi ve sorumlusu oldu, hepsi gayet keyifle çalışıyorlar ve tüm çalışmalarına bu farkındalığı yansıtmaya başladılar. Artık gerekli olmadıkça bana soru soran kalmadı. Herkes üzerine aldığı işi baştan sona sahipleniyor, tamamlamadan da asla peşini bırakmıyor.”

Bir zaman önce, bardaktan boşanırcasına “işte anlam farkındalığı” konulu yağmura tuttuğum arkadaşlarımdan birinden duyduğum bu cümleler, beni mutluluktan havalara uçurdu. Bunlar olmaz, uymaz, kitabi şeyler filan diye baştan silip atmadığımız sürece, her şeyin olabileceğini yeni bir örnekle, bir kez daha fark etmemi sağladı. Dedim bıkmadan anlam çalışmaya ve çalıştıklarımı anlatmaya devam…

Sizlerle paylaşmadan da edemedim. Dedim, eğer birilerini yönetiyorsanız, onlara anlamı fark ettirmek için neler yaptığınıza bir bakmak istersiniz belki. Eğer bir yerde bir çalışansanız, yaptığınız işteki anlamın ne kadar farkındasınız, şöyle bir gözden geçirmek iyi gelir belki.

Keyifli günler dilerim…

Ne Arıyoruz?

Sürekli bir şeylerin peşinde koşar halimiz var. Sabah uyandığımız dakikadan, gece olup yatıncaya kadar, aslında doğduğumuz günden başlayıp, bu yaşamla vedalaşıncaya kadar.

Peki buluyor muyuz aradığımızı, ya da biliyor muyuz aradığımızın ne olduğunu? İşte bu sorunun cevabı konusunda tereddütlerim var. Sanki bilirmişiz gibi hissediyoruz, sanki bilirmişiz gibi yapıyoruz, ama öyle bir an geliyor ki, bu koşturmaca nereye sorusunu sorarken buluyoruz kendimizi.

Ben bu soruyu kendime sorduğumda oldukça kafa karıştırıcı bir kapıyı aralamıştım kendi dünyamda. Bilirsiniz yaşam aslında bir alışkanlıklar örüntüsü içinde geçer. Bende de aynı örüntünün kendi ördüğüm hali vardı elbette. O örüntüler bazen öyle bir hal alır ki, sıkı bir örgü gibi, kendisinin dışını göstermemeye başlarlar. Benimki de sıkı örgü halindeydi. İşte tam da o noktada sordum galiba kendime bu koşturma nereye, ben aslında ne istiyorum sorusunu. Cevap çok güçlü geldi, ben iyi hissetmek istiyorum, bana iyi hissetirecek şeyleri yaparak koşmak istiyorum, koşarken etrafımı da görmek istiyorum, gördüğüm yerlere güzel şeyler bırakarak geçmek istiyorum, yorulurum biliyorum, ama o tatlı yorgunluğun da bana iyi geleceğini biliyorum.

Benim kendi soru cevap kısmım, bana benim mutluluk tanımımı hatırlattı, aradığım şeyin aslında içinde daha güçlü bir anlam ve katkı barındıran, benim için değerli şeyleri fark ettiren, kendimi iyi hissettiren, benim tanımımla mutluluğu getiren bir hal olduğunu keşfettirdi.

Mutlu musun, mutlu değilim, her şey böylesine kötüyken nasıl mutlu olunur ki bu durumda, mutluluk da neymiş, işimiz gücümüz var, onunla uğraşacak vakit yok, herkes işine baksın… İşte bu ve bunlara benzer kelimeler, cümleler mutluluğu sanki lüks bir şey, zor zamanlarda adının anılması vurdumduymazlık ifade eden bir şey, zaten de pek de mümkün olmayan bir şey gibi algılatıyor insana.

Oysa mutluluk ne bir lüks, ne bir safsata, ne bir vurdumduymazlık, ne bir imkansızlık. Mutluluk atacağımız her adımı fark ettiren, yaptığımız her işi zenginleştiren, aldığımız her nefesin değerini keşfettiren, hani şu en başta söylediğim, sabah uyandığımız andan, gece yattığımız ana kadar geçen sürenin koşmaca değil de etrafı da görmemizi ve fark etmemizi sağlayan bir yürüyüş ya da koşuya dönüşmesini sağlayan en güçlü hal. Mutluluk yaşama koskocaman bir gülen suratla, olan bitenlerden uzak ve bağımsız, sanki bir fildişi kulede yaşıyormuş gibi bakmak değil, aksine bütün kulelerden uzak ve yaşamın tam da içinde ne olup bitiyorsa hepsini fark ederek, tüm zorluk, imkansızlık ve kötülükleri görüp, bunlarla beraber daha başka neler var ve ben iyi veya kötü kendi yaşam resmimin bütününü düşünerek neler yaparım sorusunun cevabını vermek aslında.

Bazen mutluluğu öyle uzak bir yerlere yerleştiriyoruz ki, giderek anlamsızlaşıyor ve adından bile bahsetmek güçleşiyor. Şöyle bir hayal edin, sizin gözünüzün önüne gelse mutluluk, ne kadar mesafede duruyor, elinizin uzanacağı bir yerlerde mi, yoksa çok uzaklarda mı? Aslında mutluluk ifadesi hepimizin kendi kafamızın içinde saklı, yani çok yakınımızda.

Bu Pazar gününüzü biraz kendi mutluluk tanımınız, kendi mutluluk bakışınız ve kendi mutluluk farkındalığınız üzerinde kafa yorarak geçirmeye ne dersiniz?

Herkese mutlu bir gün dilerim…