Zekanın Duygusu Olur mu?

eq-iq-310x233Sağ beyin, sol beyin, orta beyin, alt beyin, üst beyin. Bir tanecik beynimiz var kafamızın içinde, sürekli uğraşıp duruyoruz kendisiyle, parçalıyoruz olmuyor, bütünleştiriyoruz, yine olmuyor, sürekli araştırıp duruyoruz nedir diye.

İnsan beyninin yaşama aktarılmış halini konuşurken, en çok gündeme gelenlerden biri de sağ ve sol beyin konusu oluyor. Daniel Goleman ile anılan duygusal zeka da bu konuşmalar sırasında kafasını gösteriveriyor iki aralıktan. Duygusal zeka, böldüğümüz beyinlerden, sağ beyinle eşleştiriliyor, daha doğrusu duygusal zekanın faaliyetleri, sağ beynin özellikleri ile eşleştiriliyor. Bilişsel zeka da sol beyin ile ilişkilendiriliyor.

Hepimiz biliyoruz ki “insan” uzun zaman sahip olduğu bilişsel zekasıyla anıldı, aslında hala da anıldığını söylemeden geçmek zor. Nedir bilişsel zeka, şu iş ilanlarında eskiden en çok yazan şeylerin olduğu kısım, iyi bir üniversiteden yüksek derece ile mezun olmuş olmak, planlama yapabilmek, analitik düşünebilmek, sıra ile, peşpeşe bütün işleri yapabilmek, detaylarla başa çıkabilmek falan filan. En popülerin bilişsel zeka olduğu zamanlarda, bunları iyi yapan insanlar, fazlasıyla beğenildi, çocuklar böyle olmaya teşvik edildi, zekaları ölçüldü, biçildi, yüksek çıkanların aileleri gururlandı, düşüklerinki üzüldü.

Sonra yavaş yavaş yeni bir farkındalık ortaya çıkmaya başladı. Sadece üst paragrafta yazdığım özelliklerini geliştirmiş olan insanların, günün birinde mutsuz, başarısız, yalnız, bulundukları ortamda gerginlik yaratma riski yüksek ve aslında sahip oldukları potansiyelin tamamını ortaya koyamayan insanlar oldukları anlaşılmaya başlandı. Sadece bu özellikleri gelişkin olan insanların sanki eksik kaldıkları fark edilmeye başlandı ve bu eksikleri gidermek üzere kişisel gelişim ve destek diye bir takım kavramlar kendini gösterir oldu.

Bu durum aslında tam da duygusal zekayı da içinde barındıran, sağ beyin aktivitelerinin önemimin fark edilmesi ile aynı zamanlara denk gelir. Bu farkındalıkla birlikte yukarıda sözünü ettiğim iş ilanlarına ilave satırlar eklenmeye başladı. İnsan ilişkileri güçlü, birden fazla işi aynı anda yönetebilen, motivasyonu yüksek, empati yapabilen, liderlik becerilerine sahip insanları aramaya başladı iş dünyası. Okullarda sadece sol beyin odaklı derslere, kişisel farkındalığı destekleyecek, bireysel liderlik becerilerini geliştirecek, özdeğerlendirme yapabilmeyi destekleyecek, sanatsal tarafı güçlendirecek, bakış açısını genişletecek dersler eklenmeye başladı müfredata. Yani duygunun zekası olduğu tam böyle ifade edilmese de anlaşılmaya başlandı yavaştan yavaştan.

Oysa insanoğlunun sonradan keşfettikleri, ya da yeni keşif gibi görünenler, aslında insanın kendi içinde var olan ve sadece kendisine dönüp baktığında fark edeceği hazineleriydi. Bu hazineleri sıralamaya kalksak, en güzel şöyle sıralardık herhalde: insanın kendisine tarafsız bir gözle bakabilmesi, kendi duygularını fark etmesi, tepkilerini tanıması, kendisini kontrol edebilmesi, kendisini motive edebilmesi, yani istediği şeyleri yaparken keyif ve heyecan duyacak şekilde yapma çabası, başkalarının gözünden duruma bakabilmesi, yani belki empati ve içinde bulunduğu topluluktaki ilişkilerin farkında olması ve sahip olduğu ilişkileri yönetebilmesi. Ne zaman ki bunları fark etmemiş olanlar, yani iş yaşamındaki kurumlar, ailelerdeki ebeveynler, okullardaki öğretmenler, fark etmeye ve teşvik etmeye başladı, insanın tam ve bütün olarak işlemesi daha fazla mümkün hale geldi.

Beyni parçalamaya çalışmak elbette araştırmacıların işi ve belki yüzyıllarca da devam edecek bir araştırma konusu, çünkü en komplike parçası belki de insanoğlunun. Biz beyin kullanıcıları için bence en önemlisi, fazla parçala bölle uğraşmadan, sahip olduğumuz tüm iç kaynaklarımızı yani potansiyelimizi tam olarak kullanmaya çalışmak ve kullandığımızdan emin olmak. Mesela bir iş yerini yönetirken, işimizi yaparken, bir ailenin parçasıyken, bir arkadaş topluluğunun içindeyken, sahip olduğumuz tüm iç kaynaklarla, kendi öz farkındalığımızla, hem sağ beynimizle, hem sol beynimizle, hem bilişsel zekamızla, hem de duygusal zekamızla, etrafı gözlemleyerek, başkalarının gözünden görmeye çalışarak, hayal kurarak, şimdiyi fark ederek, kendi kendimizi doğru yöneterek, hayata umut ve gülen gözlerle bakarak yaşamayı sürdürmek. Basitçe söylersek, her attığımız adımda, zekanın duygusu, duygunun da zekası olduğunu unutmamak.

Mutlu hafta sonları…

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.