Hayat bütündür, farklı alanlarda yaşanmış deneyimleri farklı alanlara taşıyarak benzer zorlukları aşmak, kendimizi ve parçası olduğumuz topluluğu bir adım daha ileri taşımak ve daha mutlu olmak her zaman mümkündür. Bu cümle biraz “iddialı” bir cümle gibi geliyor kulağa ama sonuna kadar arkasında olduğum bir cümle.
Geçtiğimiz hafta sonu 30 Ağustos günü Kuşadası’nda kızım ve eşimle birlikte annemi ve babamı ziyaret ediyorduk. Annemler 40 yıllık bir yazlık sitedeler. 30 Ağustos sabahı sitede anons yapıldı ve sitenin meydanında yer alan Atatürk büstünün bulunduğu alanda bir tören yapılacağı duyuruldu. Ailece gittik. Saygı duruşu yapıldı, İstiklal Marşı okundu. Ardından site sakinleri tarafından 30 Ağustos’a nasıl gelindiği ile ilgili konuşmalar yapıldı, şiirler okundu ve marşlar söylendi. Katılımcılar ve konuşmacılar 0 – 100 yaş aralığında insanlardı. Bu kadar insanı bir araya getiren ne var diye düşündüm, aklıma ilk gelenler Ulu Önder Atatürk, sevgi, bağlılık, vatan oldu. Yani ortak değerler. Sonra konuşmacılardan birisi Kurtuluş Savaşı sırasında askerlerimizin yemek menulerini hatırlattı, bir öğünde üzüm kompostosu ve ekmek, diğer öğün boş, sonraki öğün üzüm kompostosu ve ekmek, sonraki öğün boş… Her dinlediğimde, her okuduğumda beni en çok duygulandıran ve meraklandıran gerçeklerdir bunlar. Düşündüm yine, onca genç ve yaşlı askeri, o zor şartlarda bir arada tutan ve sonuna kadar hedefe kilitleyen ne vardı? İşte bana göre en temel var olanlar
- Sağlam, güçlü, güvenilen, inanılan ve sevilen bir lider
- Net bir hedef
- Hedefe ve gidilecek yola inanç
- Kendine güven ve inanç
- Vatan sevgisi
- Sorumluluk
- Güçlü iletişim
- Vatana, lidere, hedefe bağlılık
Yazımın başında dedim ya, hayat bir bütün, farklı alanlarda yaşananlar, bambaşka alanlara taşınabilir. Aslında bu sekiz tane değer farkındalığı (bazen hepsi birlikte, bazen içlerinden bazıları), bana göre bireysel yaşamın ya da kurumsal yaşamın bütün alanlarında güç veren ve hedefe ulaşmayı sağlayan çok güçlü destekçilerimizdir. Mesela bunları alıp tıkanıklık yaşayan, birbirini anlamakta güçlük çeken, adım atamayan kurumlara taşısak, ilgili kurumun diline tercüme ederek yaygınlaştırsak ve kurumun içinde davranışa dökülmelerini sağlasak, çatışmalar, anlaşamamalar, beklentilere ulaşamamalar kendiliğinden birer birer kaybolacaktır diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?