Değerler, değerlerimiz, en kıymetli mirasımız, en gizli define sandığımız, en güçlü gücümüz. Genetik nasıl nesilden nesile taşınan fiziksel mirasımızsa, değerler de nesilden nesile taşınan özdeki ve en derindeki mirasımız. Sevgi, mutluluk, bağlılık, dürüstlük, etik, disiplin, cesaret, özgürlük, tevazu, güven ve daha pek çoğu. Sanki insanın içine işliyorlar, sanki eli ve kolu gibi oluyorlar. Bunları unutmamak, aktarmak, yaşatmak, davranışlarımıza yansıtarak paylaşmak hepimizin üzerine düşen birinci görev olmalı inancındayım. Değerler bize ait ama paylaşmak üzere bize ait, ailemize, sevdiklerimize, dost ve arkadaşlarımıza, çocuklarımıza, çalıştığımız kurumlara, birlikte yaşadığımız, birlikte çalıştığımız insanlara, topluma, ülkemize aktarmak üzere. Önce fark etmek lazım en derinden sahip olduğumuz değerleri, sonra onları nasıl yaşama aktardığımızı, sonra da yaşam koşturmacası içinde atladıklarımız varsa bulup çıkarmak lazım ortaya. Ülkemizin ortak değerlerini unutmamak lazım, çocuklarımıza aktarmak lazım, gençlerimizle paylaşmak lazım. En temel değerimiz olan sevgiyi bir tutkal gibi kullanmak lazım hayatın her alanında. Değerlerin bugünden geleceğe giden yolun yol çizgilerini, yolun alt yapısını, yolun aydınlatmasını ve yolun yönünü gösteren yol göstericilerimiz olduğunu hiç unutmamak lazım. Sahip olmak ve sahip çıkmak lazım, farkındalıkla, bilerek ve isteyerek …
Archive | Ekim 2014
Kurumlarda Dengeli Yaşam
Dengede olmak ve dengede kalmak, hayatın bütün büyüsü sanki bu sözcükte toplanıyor. Temel ihtiyaçların dengelenmesi ile başlıyoruz yaşama, dengeli uyku ve uyanıklık zamanları, dengeli beslenme, dengeli eğlence ve spor, mevsimlere göre dengeli giysiler, dengeli iş ve özel hayat, dengeli bütçe, dengeli harcamalar ve daha niceleri…
Denge bireysel olarak önemli olduğu kadar, kurumlar için de çok önemli. Kurumlara deniyor ki, paranızı, çalışanlarınızı, müşterinizi ve süreçlerinizi dengeli yönetin, bunlardan birine daha fazla ağırlık verirseniz, zamanla diğer taraflar sizi aşağı doğru çekmeye başlayıverirler. Çok para kazanırken odak noktasının sadece kuruma para getirmek olması, bir süre sonra çalışanların şirket algısını zedeleyecek ve çalışan bağlılığı zayıflamaya başlayacaktır. Çalışan bağlılığının zayıflamaya başlaması, şirket içindeki süreçlerde aksamalara neden olacağı için, bu kez iç süreçlerden istenilen performansı elde etmek zorlaşmaya başlayacaktır. İç süreçlerdeki aksaklıklar, çalışan bağlılığındaki zayıflama, kısa süre içinde müşteri tarafının zayıflamasına neden olacaktır. Derken döngü tamamlanacak ve kurumun en çok ağırlık verdiği sadece kuruma para getirme kısmı artık işlemez hale gelecektir.
Görüldüğü gibi, kurumsal dengeyi kurmak, bireysel dengeler kadar önemlidir ve kurumu yöneten kişilerin farkındalıkla yönetmeleri gereken bir süreçtir. Aynı bakış açısının hem yöneticilerde tam anlamıyla yerleşmesi, hem de çalışanlara doğrudan aktarılması, o kurumun her alanında dengeyi destekleyen en büyük etken olacaktır. Bu farkındalığın yaygınlaştırılması, bireysel dengelenmeyi de destekleyecek ve toplumsal dengenin kurulmasına yardımcı olacaktır.