Tag Archive | umut

Umuda Dair Bir Hikaye

Yolda umutsuz adımlarla ilerliyordu. Ne acımasızdı umutsuzluk, sadece yaşam sevincini almakla kalmamış, adeta gözlerini de kör etmişti. Öylesine farkında olmadan atıyordu ki adımlarını, tam önünde duran yaşlı kaplumbağayı bile fark etmedi. Ayağı takıldı, düşmekten son anda kurtuldu.

Kaplumbağanın kızgın sesiyle kendine geldi. Şaşkınlık içinde kaplumbağaya bakmaya başladı. Konuşan kaplumbağa mıydı gerçekten?

“Ey insan evladı, umudu elinde tutmaya çalışmak tıpkı uçan bir balonu elinde taşımak gibidir. Balonla seni birleştiren ip elinde olduğu sürece, için coşkuyla dolar. Başını her gökyüzüne kaldırdığında balonunu görür sevinirsin. Dikkat etmez, sıkı tutmaz ve balonun ipini elinden kaçırırsan o renkli balon uçar gider. İşte umutla bağını koparırsan o da tıpkı uçan balon misali uçar gider elinden ve artık sana görünmez olur.

Umutla seni neyin bağladığını, umudu elinde tutmanı kolaylaştıran ipin neden yapıldığını bulmak senin sorumluluğun, tıpkı şartlar ne olursa olsun o ipi elinde tutmaya devam etmenin senin sorumluluğun olduğu gibi. Hem ipi bırakmak hem de elinden uçup giden umudun ardından göz yaşı dökmek çok anlamlı değil. Umutla senin arandaki bağı sağlamca kuracak ipi bulmaz ve bulduğun ipi sımsıkı tutmazsan, uçan balonun elinden kaçtığında kafanı gökyüzüne kaldırdığında zarifçe salınan balonunu göremediğin gibi, seninleyken içini hafifleten umutla buluşman da mümkün olmaz.”

Kaplumbağanın sözleri bir tokat gibi çarpmıştı yüzüne. Umudunu kaybettiren şeyin suçladığı hayat olduğundan eminken, umudu kendisiyle buluşturan ipi nelerin oluşturduğunu bulmanın ve o ipi asla elinden bırakmamanın onun sorumluluğu olduğunu söylüyordu kaplumbağa. Çocukken elinden kaçan uçan balonları anımsadı. Belki de haklıydı kaplumbağa. Kendi kendine mırıldandı, “düşüneceğim, evet söylediklerini düşüneceğim”.

Yürümeye devam etti. Bu defa attığı adımlar az öncekinden daha hafif geldi ona.  Sanki bir şey eksilmişti. Buldu neyin eksik olduğunu, umutsuzluk yoktu attığı adımların içinde. Henüz aradığı umut da gelmemişti ama olsun, artık umudu bulabileceğine dair inancı vardı içinde.  

Kıssadan hisse için üç ufak soru: 

Umudun sizdeki karşılığı ne? Umutla sizi bağlayan, umudu elinizde tutmanızı sağlayan ip nelerden oluşuyor? O ipi elinizde sımsıkı tutmanızı neler destekliyor? 

Hoş Geldin 2021

Yüz yıllardır yılların gidişine gelişine bir anlam veriyoruz. Kendi yarattığımız zamanı kendimizce şekillendirmeye çalışıyoruz. Kendimize bir yol, yön oluşturmaya çalışıyoruz. Bir şeylerle vedalaşmak, bir şeyleri hayatımıza dahil etmek için düşünüp planlar yapıyoruz. Biten yıla şöyle bir bakmak, yeni yıla güzel dilekler, kararlar, hayaller bırakmak binlerce yıllık bir gelenek olmuş belki de farkına varmadan. 

Ben de bu geleneği bozmadan 2020 ile vedalaşmak, 2021’i sevgiyle kucaklamak ve 2021’le ilgili kararlarımı gözden geçirmek için aldım kağıdımı kalemimi elime ve başladım düşünmeye.

Geçen yıl bu zamanlarda yeni yıla dair bana kendini fark ettiren bazı şeyler bu yıl da hemen görünüverdiler gözüme. Biraz kurcalayınca, bir grup kararımın yıllık değil ömürlük olduklarına inandım. Nedir onlar derseniz, hemen söylerim: Şefkat, sevgi ve umudu ve bunlara bağlı olarak da mutluluğu hem kendi içimde çoğaltmak hem de paylaşmak konusunda yaptıklarımı daha fazla yapmakla ilgili kararalar sözünü ettiklerim. İnanıyorum ki içinde yaşadığımız günlerde ancak ve ancak kızgınlık, öfke ve umutsuzluk yerine onların zıt kavramları olan şefkat, sevgi ve umut çoğalırsa daha iyi bir dünya olacak etrafımızda.

Sosyal Ağların Şaşırtıcı Gücü isimli kitapta rastladım, 1 kişinin üçüncü seviye etki alanında 8000 kişi varmış. Yani 1 kişi bir şeyleri değiştirirse, 8000 kişiyi etkileme ihtimali ortaya çıkıyormuş. Madem öyle, ben de umut ve şefkati çoğaltma konusundaki kararlarımı paylaşırsam, bakarsınız birileri beğenir kullanır, o zaman da belki 8000, 10000 derken birçok insanın içindeki umut, şefkat ve hemen peşlerinden de mutluluk çoğalır dedim kendi kendime.

İşte benim kararlarımdan bana göre en kolay olanlarından bazıları:

  • Sabahları günaydın de, önce kendine, sonra doğan güneşe, sonra yakınındakilere, gördüklerine, görüştüklerine, konuştuklarına
  • Sahip olduklarını sık sık fark et ve sonra da hepsinin varlığına şükret
  • Sorun paylaşmak yerine, sorundan söz edince aklına gelen çözümleri de keşfet ve onları da paylaş
  • Kullandığın dile ve seçtiğin kelimelere dikkat et, koşturuyoruz demek yerine ne yapıyorsan onu söyle, yorgunum demek yerine seni meşgul eden işlerinden söz et
  • Her zamankinden daha fazla teşekkür et, teşekkür ederken ne için teşekkür ettiğini, yapılan şeyin seni neden memnun ettiğini de belirtmeye gayret et
  • Daha fazla yardımlaşmayı ve dayanışmayı hedefle,
  • Her ne yapıyorsan o anda orada olarak yaptığından emin ol 
  • Sevdiklerine onları sevdiğini daha fazla söyle
  • Çocuklara ve gençlere daha fazla zaman ayır, bildiklerini, tecrübelerini anlat, paylaş
  • Doğayı ve doğadaki canlıları gözlemlemeye ve anlamaya çalış
  • Kendi yaşamında yolunda gidenleri daha fazla fark et, unutma yolunda gidenler genellikle yolunda gitmeyenlerden daha fazladır, ama biz yolunda gitmeyenleri daha kolay fark ederiz
  • Duyguların bulaşıcı olduğunu her zaman hatırla ve her gün acaba bulaştırdığım duygu ne sorusunu sor kendine
  • Koskoca evrende küçücük bir “ben” olsan da, kapladığın bir alan olduğunu hep hatırla ve o alanın sana verdiği iyi ve doğru insan olma sorumluluğunu sakın unutma
  • Hayatı otomatikten ve sadece alışkanlıklardan yaşamadığından emin ol, her gün farklı ne var, ben nasıl katkı sağlarım sorusunun cevabını aramayı sakın unutma
  • Daha fazla oku, daha çok soru sor, daha fazla öğren, daha fazla keşfet, daha fazla paylaş

2021’in, 2020’nin öğrettikleriyle birlikte hepimize yeni pencereler açması ve sağlıklı, mutlu, umutlu ve şefkat dolu bir yıl olması dileklerimle…

Hoş Geldin Yeni Yıl

Uzun zamandır bloğuma yazma fırsatım olmamıştı, ancak makul bir gerekçem vardı. Yazamadığım zamanlarda çocukluk hayalimin peşinden koşuyordum. Okuma yazmayı ilk öğrendiğim an itibarıyla bir kitap yazmaktı hayalim ve şükür 2019 yılı bu hayalimin tamamlanma yılı oldu. İşte tam da bu nedenle blog yazılarıma bir süre ara verdim, yazmalar, okumalar hep kitabım Pollyanna Mutlu muydu’ya gittiler… (Bu arada ufak da bir not, Pollyanna Mutlu muydu? Ocak ayında satışta olacak)

Hazır dedim yeni yıl gelirken hem 2020’ye hoş geldin desem, hem de yeni yıl kararlarımı keşfetsem.

Sonra bir soluklandım ve yeni kararlar keşfetmeden önce eskilerine bir bakayım dedim. Biraz kurcalayınca, bir grup kararımın yıllık değil ömürlük olduklarına inandım. Nedir onlar derseniz, hemen söylerim: Şefkat ve umudu ve bunlara bağlı olarak da mutluluğu hem kendi içimde çoğaltmak hem de paylaşmak konusunda yaptıklarımı daha fazla yapmakla ilgili kararalar sözünü ettiklerim.

Benim için ömürlükler, çünkü inanıyorum ki içinde yaşadığımız günlerde ancak ve ancak kızgınlık ve umutsuzluk yerine onların zıt kavramları olan şefkat ve umut çoğalırsa daha iyi bir dünya olacak etrafımızda.

Birkaç yerde okudum, 1 kişinin üçüncü seviye etki alanında 8000 kişi var, yani, 1 kişi bir şeyleri değiştirirse, 8000 kişiyi etkileme ihtimali var. Madem öyle, ben de umut ve şefkati çoğaltma konusundaki kararlarımı paylaşırsam, bakarsınız birileri beğenir kullanır, o zaman da belki 8000, 10000 derken birçok insanın içindeki umut, şefkat ve mutluluk çoğalır dedim kendi kendime.

İşte benim kararlarımdan bana göre en kolay olanlarından bazıları:

  • Trafikte sakin ol, korna çalma, bağırma, yol ver, gülümse, tersini yapmak hiç işine yaramıyor zaten
  • Sabahları günaydın de, dolmuşa, otobüse, taksiye, servise binerken selam ver, merhaba de, tanımasan bile fark etmez, yine de söyle
  • Sorun paylaşmak yerine, sorundan söz edince aklına gelen çözümleri de keşfet ve onları da paylaş
  • Kullandığın dile ve seçtiğin kelimelere dikkat et, koşturuyoruz demek yerine ne yapıyorsan onu söyle, yorgunum demek yerine seni meşgul eden işlerinden söz et
  • Her zamankinden daha fazla teşekkür et, teşekkür ederken ne için teşekkür ettiğini, yapılan şeyin seni neden memnun ettiğini de belirtmeye gayret et
  • Daha fazla yardımlaşmayı hedefle,
  • Sevdiklerinle daha fazla vakit geçir, geçirdiğin vakitleri gerçekten onlarla geçirdiğinden emin ol, hem zihnin, hem bedenin orada olsun, mümkünse telefonun, mesajların ve televizyonun sizden uzaklarda dursun
  • Sevdiklerine onları sevdiğini daha fazla söyle
  • Çocuklara ve gençlere daha fazla zaman ayır, bildiklerini, tecrübelerini anlat, paylaş
  • Doğaya ve hayvanlara daha fazla zaman ayır
  • Kendi yaşamında yolunda gidenleri daha fazla fark et, unutma yolunda gidenler genellikle yolunda gitmeyenlerden daha fazladır, ama biz yolunda gitmeyenleri daha kolay fark ederiz
  • Duyguların bulaşıcı olduğunu her zaman hatırla ve her gün acaba bulaştırdığım duygu ne sorusunu sor kendine
  • Koskoca evrende küçücük bir “ben” olsan da, kapladığın bir alan olduğunu hep hatırla ve o alanın sana verdiği iyi ve doğru insan olma sorumluluğunu sakın unutma
  • Hayatı otomatikten ve sadece alışkanlıklardan yaşamadığından emin ol, her gün farklı ne var, ben nasıl katkı sağlarım sorusunun cevabını aramayı sakın unutma
  • Daha fazla oku, daha fazla öğren, daha fazla keşfet, daha fazla paylaş

2020’nin mutlu, umutlu ve şefkat dolu bir yıl olması dileklerimle…

İçimdeki Güneş

Mevsimlere isimler vermişiz, aylara da öyle, sonra ayları mevsimlerin içine yerleştirmişiz. Günü iki parçaya bölmüşüz, bir kısmına gece demişiz, diğer kısmına gündüz. Gündüzün içine güneşi yerleştirmişiz, gecenin içine ayı ve güneşe umut demişiz, aya aşk. İnsanları ikiye bölmüş ve ayırmışız birbirinden, kadın ve erkek demişiz onlara. Renkleri parçalamışız gruplara, isimler vermişiz, bunlar kadın rengi, bunlar da erkek demişiz.

Bu kadar çok parça yaratmışız yaratmasına ama, bütün hepsinin içinde bir şeyi tam ve bütün bir halde bırakmışız. Bilin bakalım neyi? Var mı bilen? Tek parçalayıp bölmediğimiz kendimiz kalmışız bu bölünmüşlüklerin içinde, bir bütün olarak duran.

Parçalanmamış, bölünmemiş kendimizin içine sığdırmaya çalışmışız parçalayıp böldüklerimizi. İçimizde gece olmuş, içimizde gündüz. Renkler canlanmış gözümüzde rengarenk. Bazen gece olmuş gözlerimiz, bazen gündüz, bazen hafif sisli, bazen de pırıl pırıl ve aydınlık. Bazen kadın tarafımız ağır basmış, bazen erkek. Bazen yaz gelmiş kalbimize, bazen sonbahar yaprakları salınmış zihnimizde. Sanki dışımızdaki dünyayı alıvermişiz içimize.

Madem dışımızdaki dünyayı almışız içimize, acaba güneşi ne yapmışız? Isıtan, yeşerten, büyüten, değiştiren, sarmalayan, gülümseten, görünür kılan güneşi de almış mıyız içimize?

Benim içimde var o güneş, üstelik bir de adı var, hem de çok anlamlı bir adı; Ben ona umut diyorum. İçimin umudu benim güneşimin adı. Beni yeşerten, büyüten, değiştiren, sarmalayan, gülümseten, yaşamda görünür olmamı ve istediklerime doğru yürümemi sağlayan, yolda tutan ve her zaman yolumu aydınlatan güneşimin adı umut.

Çocukken yıl ve yaş hesapları yapan ben, artık yapmıyorum o hesapları, çünkü baktım, hesaplanan sayılar sonsuz bir hızla büyüyor. Ben kendi hesabıma yetişemez oluyorum farkında olmadan. Dedim o zaman tek bir şey koyayım yılların ve yaşların içine. Şu içimdeki güneşi yerleştireyim tam ortasına bir yerlere. Onun ışığı ve parlaklığıyla karşılayayım gelen ve gelecek günleri, ayları ve yılları. Onun ışığı benim yolumu aydınlatsın, aradıklarımı bulmamı kolaylaştırsın, keyifli zamanlarda ısıtsın içimi, zor zamanlarda beni sarsın sarmalasın. Kendi güneşim benim yol arkadaşım olsun.

Yeni yıl gelirken, bir yılı daha yaşamımıza eklerken, siz de bir baksanıza içinize acaba sizin güneşiniz nerede? Bir adı var mı güneşinizin? O güneşin varlığını yeni yılda daha fazla hissetmek için neler yaparsınız?

Mutlu yıllar…