Tag Archive | kararlılık

Bir Sabah Hikayesi: Salyangozla Buluşma

Bu sabah yürüyüş yapıyordum. Bir salyangozla buluştum. Ben yürümeğe başladığımda, o da yürüyüş yolunun bir tarafından diğer tarafına, yani karşıya geçmeye çalışıyordu. Ben 45 dakika yürüdüm, o da 45 dakika yürüdü. O karşıya geçti, ben de 5000 adım tamamladım. Yani 45 dakikanın sonunda her ikimiz de hedefimize ulaşmıştık. Yalnız onun bir farkı vardı, kararlılıkla ilerlediği karşıya geçme yolculuğu, yürüyüş yapan insanlar nedeniyle biraz zorluydu. Kimsenin ona basmaması gerekiyordu. Üstelik bu konuda onun yapabileceği bir şey yoktu, çünkü hızını çok da değiştirmesi mümkün değildi. Ona rağmen istifini bozmadan kararlılıkla ilerledi 45 dakika boyunca hedefine doğru, kaygısız, endişesiz, ya da kaygılı ve endişeli ama vazgeçmeden. Bir de bilirsiniz ya salyangozlar ilerledikçe arkalarında iz bırakırlar. Belki de kendince iz bırakıyordu geçtiği yollarda. Kendinden bir şey kalsın istiyordu arkasında. Kim bilir, belki de sadece bir izdi arkada kalan.

Bu arada, çocukluğumdan beri çok severim salyangozları, hani yağmur yağdığında su için çıkarlar ya ortalığa, boy boy, farklı kabuk renkleri ile dolaşırlar ortalıkta. Kimisi ömrünü o arada tamamlar, çünkü dikkatsiz insanlar üstlerine basarlar, bir çıtırtı çıkar ve talihsiz salyangoz veda eder aniden. Bazen de çocuklara oyuncak olurlar, çocuklar alıp atıverirler etrafa, sanki topla oynar gibi. Onca yaşımdır bakarım salyangozlara ama, bu sabahki arkadaş kadar merakla baktırmamıştı hiç biri kendini bana.

Neyse uzun lafın kısası, düşündürdü bana salyangoz bu sabah. Epey düşündürdü. Tam duygusal dayanıklılık, mutluluk, yaşam, kararlılık, azim filan düşünürken karşıma çıkması da pek tesadüf olmadı sanırım.

Yani, doğa her zaman olduğu gibi öğreticiydi bu sabah da…

Keyifli hafta sonları olsun herkese…

Bir Konferansın Ardından -1 “Sevgili Dilek Öğretmen”

konferans23 Mart 2016’da Power of Happiness grubu tarafından İstanbul’da düzenlenen İş’te Mutluluk – Zor Zamanlarda Mutlu Olma Sanatı başlıklı konferansa katıldım. Tam da benim üzerinde epey çalışıp kafa yorduğum konulara yönelik olduğu için orada olmak da çok ilgimi çekmişti.

Konferansın teması “resilience” yani tam da Türkçe karşılığı olmadığını düşündüğüm ve birden çok kelimeyle bana anlamlı gelen bir temaydı. Birden çok kelime ile diyorum, çünkü bence çok kapsamlı bir sözcük, esneklik, vaz geçmeme, tekrar ayağa kalkma, güçlü ve kararlı olma, yapabilir olduğunu hissetme gibi bir çok destekleyici özelliği içinde barındıran bir sözcük resilience. Bence her birimizin içimizde bir yerlerde yakalayıp, bulup çıkarıp, bir an önce de kullanmaya başlamamızın önemli olduğunu düşündüğüm bir kelime.

Konferansta konuşulanlardan söz etmek de istiyorum, çünkü kendime aldığım bir çok not ve üzerinde çalışmaya karar verdiğim fikir vardı gün boyu, ama bugün değil. Bugün daha önce sosyal medya aracılığı ile farkına vardığım, o gün de beni çok etkileyen, ama dün dinlediğimde güç veren, umut veren, içimi ısıtan, tutkuyu, sevgiyi, bağlılığı, yaratıcılığı, yani şu bangır bangır bağırdığımız insan olmanın nasıl bir şey olduğunu tam anlamıyla gösteren sevgili Dilek Öğretmen’den, Dilek Livaneli’den söz etmek istiyorum. Çünkü onu duymayan varsa ben de duyurayım istiyorum, bir kişi yaptıysa herkes yapabilir, hepimize örnek olsun istiyorum, hepimizin içinde o tutkunun yakalanmasının çok değerli olduğunu biliyorum.

Konuşmalarından onu tanıdığım kadarıyla anlatacağım Dilek Öğretmeni. Samsun’un Çarşamba ilçesinde, Kumköy İlkokulu’na müdür yetklili öğretmen olarak atanmasının ardından bize dün anlattıklarından bende kalanlardan söz edeceğim kısaca, sonra da diyeceğim ki araştırın internetten Dilek Öğretmeni, bakın inceleyin, insan isterse neler yapabiliyor sıkı sıkıya tutunduğu ve inandığı ve içinde anlamı keşfettiği bir şeyler için.

Dilek Öğretmen kocaman bir hayalle çıkmış yola, köyleri cazip hale getirmek. Ardından da köy okulunu cazip hale getirmek üzere çalışmaya başlamış hayaline giden yolda. Yaptıkları saymakla bitmiyor, bir yerlerde konuşurken duyarsanız, mutlaka gidin dinleyin veya izlemediyseniz 20 dakika ayırın ve “Bir Dilek Yetmez” başlıklı TEDX konuşmasını internetten bulup izleyin, içindeki tutkuyu ve heyecanı görmenin en iyi yolu bu.

Öyle güzel cümleler söyledi ki dün bize. Dedi ki, bilgiye ulaşmasını teknolojiyle sağladık çocukların, ama asıl gülümsemelerini sağlayarak sevgiye ulaşmalarını, mutlu olmalarını sağladık. Dedi ki, köy okulunu köyün yaşam alanı haline getirdik, iletişim, komşuluk ilişkileri güçlendi. Anneleri okula çektik, okulumuza anne eli değdirdik dedi. Ben ilkokul öğretmeniyim, çocuklara ilkleri yaşatmalıyım dedi. Onları hem sanat, hem kültür, hem spor, hem bilim, hem doğa, hem eğlenceyle tanıştırdığını anlattı. Engellilerle projeler yaparak çocuklarda bu konuda farkındalık yarattıklarından söz etti. Her şeye ragmen çocuklardan öğreneceğimiz çok şey var diyerek çok güzel bir mesaj verdi.

Sonra hayalini destekleyen Kadın ve Yaşam projesinden söz etti.Köyde okuma yazma bilmeyen kadın kalmadı dedi, kadınlara aile eğitimleri verdirdik dedi, köye opera getirdik dedi, kadınlar gününde kadınlarımız şiir yazıp, şiir okudular dedi. Kadınlarımıza meslek edindirme atölyesi düzenledik, bir meslekleri oldu, para kazandılar dedi.

Dilek öğretmenin yaptıklarını dinlerken konuşma boyunca kalbimin gümbür gümbür çarpmasını, gözlerimin dolup dolup boşalmasını, tutkunun ve yürekteki heyecanın davranışa geçmiş halini görmenin verdiği mutluluğun nasıl bir şey olduğunu anlatamam. Salonca ayakta alkışladık onu ve başardıklarını. Dilek Öğretmen gerçekten bir köye ilkleri yaşatan bir öğretmen. Dilek Öğretmen konferansın teması olan hani şu benim bir sürü kelimeyle tanımladığım resilience’ın ayaklı örneği bana göre.

Bireysel lider olmak, sevdiği işi yapan ve/veya işini seven çalışan olmak, ilişkileri farkındalıkla yönetmek, sabit değil de gelişimi destekleyen zihin yapısından bakmak gibi üzerinde konuştuğumuz bir sürü konuya çok güzel bir örnek sevgili Dilek Öğretmen. Ama hepsinin ötesinde, insan potansiyeli dediğimiz şeyin nasıl bir şey olduğunu ve açığa çıktığında neler olabileceğini anlatan gerçek bir hikaye.

Eminim her birimizin içinde de kendi alanlarımızda ilkleri yaşatma potansiyeli var. Önemli olan bu tutkunun ve inancın ortaya çıkması, önemli olan kararlılıkla tutkuyu ve o güçlü inancı davranışa dökmek ve harekete geçmek. Kendi hayallerimizi net bir şekilde tanımlamak, yani o hayali gerçekten hayal etmek, gözümüzün önünde görmek ve ona ulaşmaya yürekten inanmak. Galiba anahtar burada.