Hadi bir eşik hayal edelim, bir kapının önündeki eşiklerden olabilir, bir bahçenin girişindekilerden de olabilir. Hatta yolda önümüze aniden çıkanlar bile olabilir. O eşiği atlamak ve devam etmek ne hissettirir? Benim içime başardım, geçtim duygusu gelir. Sonra takılıp düşmemiş olmak da memnun eder. O eşiği atlamak beni istediğim bir yere götürdüğü için ayrıca keyif verir.
Nereden çıktı bu eşik konusu derseniz; Geçen hafta yaptığım bir telefon görüşmesinde, eşiklerin sadece fiziksel ve dış dünyadaki eşikler olmadığını, aslında zihnimizin içinde daha sağlamlarının olduğunu bir kez daha fark ettim ve üzerinde epey düşündüm.
Sözünü ettiğim eşikler, şu karar verme ve harekete geçme noktalarına geçişlerin tam önünde duran eşikler. Bazen ne kadar derin veya ne kadar yüksek olduklarını kestiremediğimiz, o yüzden üzerinden atlamak konusunda geride durmaya çalıştığımız, ama geride dururken gözümüzün önünden de ayırmadığımız. Hatta uzaklarda bir yerlerde eşiğin ilerisinin gayet bulanık gözüktüğü, o bulanıklığın da bir türlü netleşemediği. Ve hatta zaman geçtikçe eşiğin giderek daha da fazla derinleştiği ya da giderek yükseldiği ve önünde kalakaldığımız eşikler.
Sokaklardaki eşikler insan yapımı, taştan topraktan, yola devam etmek istiyorsak, her türlü güçlüğe rağmen üzerinden atlamayı göze aldıklarımız onlar. Peki zihnimizdekiler? Onlar da insan yapımı, hatta “ev yapımı” peki neden her zaman atlaması kolay olmuyor?
Durum galiba şöyle, eşiklerin oldukları yerler, devamına gitmeye cesaret edemediğimiz, bir şekilde kaçtığımız yerler sanki. Belki birazı mükemmeli yakalayamama kaygısından, bir kısmı başaramam korkusundan, belki bir miktarı da inanmamaktan, ya devamına, ya gidecek olan kendimize, ya da gidilecek yolun güvenli bir yol olduğuna.
Tam da o noktada birazcık o eşiğin ötesinin netlik ayarları ile oynamak, biraz eşiğin ön tarafındaki görüşü sağlayan kısmın camını silmek, biraz da bulanık da olsa eşikten ötesini görmek üzere çaba göstermek, o eşiğin aşılması için gelen destekleyiciler gibiler. Hatta tam o noktada fark edilecek bir kelime, bir cümle, bir ufak aydınlanma sanki sokak kapısının önündeki eşiği atlarken bir desteğe tutunup atlama hissi ile aynı oluverir. Bir kere atladı mı insan eşikten, bir kere verdi mi kararını, bir kere çıktı mı yola, sonrasını düşünmeye bile gerek yok bence. O yol onu istediği yere götürür.
Kimbilir ne kadar çok eşikten atladık yaşam boyu, kimbilir ne kadar çoğundan da atlayacağız. Bugünden sonra istediğimiz ve seçtiğimiz eşiklerin tümünden keyifle atlamak ve yola devam etmek dileğiyle…