Kağıt üzerinde kurulan ve adına şirket dediğimiz tüzel kişiliğin nefes almasını sağlayan, o kurulan şirketlerin olan binaları canlandıran, yürütülen işlerin iki boyuttan üç boyuta çıkmasını, yani konuşmasını, hareket etmesini sağlayan tek etken o şirketteki çalışanlar.
Peki durum bu ise, acaba şirketler çalışanlarının canlandırıcı ve boyut kazandırıcı etkisinin ne kadar farkındalar? Ya da ne kadar farkında değiller?
Bu soruların cevapları üzerinde kendi kendime kafa yorarken, şirketlerin çalışanları için nasıl bir deneyim alanı yarattıklarına dair yeni bir takım sorular daha düştü aklıma. Mesela, çalışanların günlerini nasıl geçirdikleri, içinde bulundukları çalışma mekanları, yaptıkları işte kendilerini nasıl hissettikleri, şirketin içindeki davranış biçimleri, yönetici yaklaşımları, sosyalleşme alanları, toplantı yönetimi, açık iletişimin durumu, şirket içinde eğlencenin nasıl algılandığı gibi bir çok alana dair pek çok soru.
Ne yazık ki şirketlerin çalışma ajandasında yukarıda yazdığım alanlar genellikle sona kalanlar ve biraz da lüks algılananlar oluyor. Öncelik, mevcut işlerin planlanması, dış zorlukların ön görülmesi, piyasadaki rekabetle başa çıkma çabaları, yeni iş alma konuları, para, pul mevzuları gibi alanlarda oluyor.
Şimdi eğri oturup doğru konuşacak olursak, iyi bir çalışan deneyimi yaratma konusu pek de öyle ikinci plana atılacak bir konu değil. Keyifli bir çalışan deneyimi doğrudan şirketin öncelikli alanlarındaki iş deneyimini, zorluklarla nasıl başa çıkıldığını, rekabete nasıl çözüm üretildiğini ve para pul mevzularının nasıl yönetildiğini belirleyen en temel etkenlerden bir tanesi.
Geçenlerde bu konularda çalışan Jacob Morgan’ın bir konuşmasına denk geldim. Çok önemli bulduğum bir kaç noktaya değindi; Şirketlerin çalışan deneyimine bakış açısı, “çalışanın burada çalışmaya ihtiyacı var” olduğunda yaratılan iş ortamı ve kültür sadece olması gereken düzeyde iş yaratırken, “çalışan burada çalışmayı istemeli” bakış açısı hakim olduğunda gerçek yaratıcılık, üretkenlik, verim, bağlılık ortaya çıkıyor.
Şirketlerde çalışan deneyimi şirketin yönetim ve liderlik yaklaşımları sonucunda ortaya çıkıyor. O zaman bu konuda biraz kafa yorması gerekenler de yönetici ve liderler. Biraz farklı bakış açılarından bakarak, belki sadece şu bir kaç basit soru üzerinden düşünmeliler:
- Bizim şirkette çalışanlarımız şirket içinde nasıl bir yaşam deneyimliyorlar?
- Bu içinde olmayı isteyecekleri bir deneyim mi, yoksa mecbur oldukları için içinde oldukları bir deneyim mi?
- Çalışanlarımız ne kadar mutlu?
- İyi bir çalışan deneyimi yaratmak için iletişime, toplantılara, ilişkilere, çalışma ortamına, liderlik tarzlarına, çalışanlara sağladığımız teknik ekipmanların yeterliliğine, çalışanları ne kadar yetkin hale getirdiğimize ve kendi iş alanlarında özgür bıraktığımıza, şirket içindeki arkadaşlık, dostluk düzeylerine, sunduğumuz imkanlara ve aslında çalışanlarımıza kendilerini nasıl hissettirdiğimize biraz daha detaylı bakarak neleri farklı yapsak iyi olur?
Bana göre, gerçek anlamda destekleyici bir çalışan deneyiminin ortaya çıkmasını sağlayacak temel nokta, önce şirkete bir ayna tutmak ve ihtiyaç varsa, ciddi bir bakış açısı değişikliği yapmak gibi görünüyor. Başlangıç sorusu çok basit: Çalışanlarımız para kazanmaya ihtiyaçları olduğu için mi bizimle çalışıyorlar, yoksa burada çalışmayı gerçekten istiyorlar mı?
Mutlu haftalar…