Taze demlenmiş kahve kokusu onu mutfağa davet ediyordu. Hiç ısrarcı olmayan, son derece nazik ve zarif bu davete icabet etmeyi ne kadar da çok sevdiğini düşündü. Elindeki işleri bir kenara bıraktı ve az önce demlediği sabah kahvesiyle buluşmak üzere mutfağa doğru yöneldi.
Mutfağa girdiğinde havada dans eden kahvenin kokusu az önceki davete icabet etmekle ne kadar iyi ettiğini düşündürdü. Buzdolabından sütü çıkardı, cezveye koydu. Ocağa koyduğu cezvedeki sütün ısınmasını beklerken kahve fincanını seçmeye karar verdi. Fincan dolabını açtı ve dolapta kendisine bakan renkli fincanların arasından göz kırpan mavi kahve fincanını seçti. Kahvesinin ve sütünün az sonra geleceğini, biraz beklemesini tembihleyerek mavi fincanı masaya bıraktı.
Tam o sırada cezveden gelen cızırtılı ses sütün ısındığını haber verdi. Ocağı kapattı. Kahve makinasından demliği aldı. Fincana kahveyi koydu. Süt için ayırdığı boşluğu cezvedeki sütle doldurdu. Cezveyi yıkamak için lavaboya doğru döneceği sırada gözlerinin fincanın içine takılı kaldığını fark etti. Kıramadı gözlerini. Cezveyi elinden bıraktı. Sütün ve kahvenin hiç itiraz etmeden birbirleri ile karışmalarını izlemeye başladı. İzlerken de bu itirazsız karışmayı daha önce nasıl olup da fark etmediğine şaşırdı.
Çok uyumlu görünüyordu kahve ve sütün karışmış hali. Oysa kökleri ne kadar farklıydı birbirinden. Biri topraktan gelen bir meyveydi, diğeri dört ayaklı bir canlının doğaya ikramı. Üstelik tıpkı kökleri gibi yolculukları da birbirinden farklıydı. Kahvenin yolculuğu ciddi bir değişim ve dönüşüm hikayesi barındırırken, süt formunu koruyarak tamamlıyordu yolculuğunu. Renkleri de farklıydı birbirinden, biri kahverengiydi, diğeri beyaz. Bunca farklılığa rağmen ortak bir zeminde (bir kahve fincanında), ortak bir amaçla (birisinin sabah keyfine eşlik etmek) bir araya geliyorlardı. Üstelik bu birlikteliğin içinde kendi varlıklarını gerçek bir uyumla koruyarak buluştukları fincana “sütlü kahve” isimli yepyeni bir imza bırakıyorlardı.
Fark ettiklerinin heyecanıyla fısıldadı
“İşte uyum aslında böyle bir şey, farklılıklara rağmen ortak zeminde, ortak amaçla, zerafet ve kabulle birbirini bütünleyebilmek, birlikteliğin ortaya çıkaracağı yenilere izin vermek ve keyifle hayata devam etmek.”
Mavi fincanını masadan aldı ve burnuna doğru yaklaştırdı. Fincandan yükselen güzel kokuyu bir kez de yakından çekti içine. Sütlü kahvesinden bir yudum aldı. Gülümsedi. Mutfakta geçen sütlü kahveli dakikalara teşekkür ederek az önce bir kenara bıraktığı işlerini tamamlamak üzere çalışma odasına doğru yöneldi.