İş yaşamına başladığım yıllardan bugüne kadar geçen 30 yıllık süre, geleneksel yönetim felsefesinden, yeni nesil yönetim felsefesine doğru giden yolu genişletti ve büyüttü. Ben de bu yolun içinde yol alan bir iş insanı olarak, yolculuğu çok yakından gözlemleme fırsatı buldum.
Mezunu olduğum koçluk okuluna ismini veren Milton Erickson’un en sevdiğim sözlerinden biri, bu yolu anlamaya çalışmamda bana çok yardımcı oldu.
Bakın ne der Milton Erickson “Her insan o an için bildiğinin en iyisini yapar.”
Evet 30 yıl önce bildiğimizin en iyisi sadece geleneksel yönetim stratejileriydi ve onlarla en iyi sonuçları almaya çalışıyorduk, ama şimdi bambaşka şeyler biliyoruz ve hala da öğrenmeye devam ediyoruz. O halde bugünkü bakışla, şimdi bildiğimizin en iyisinden feyz alarak yola devam eden bir kurum, bir yönetici ve bir çalışan olmak son derece önemli.
Bugün geldiğim noktada, parçası olduğumuz kurumların, o felsefeyi oluşturmakta katkısı olan yöneticilerin ve belki de kendimizin yönetim stratejilerini anlamaya çalışmanın ve bugünkü bakışla ve bugünkü bilgilerle “neleri farklı yapmalıyız” sorusu üzerinde düşünmenin gereğine inancım sonsuz. O nedenle de okumaya devam etmeden önce aşağıdaki soruları kendi kurumunuzu düşünerek hızlıca cevaplamanızı öneriyorum. Yapmanız gereken, her cümlenin yanındaki boş kutuya, o cümleyi en iyi temsil eden sayıyı yazmanız.
(Geleneksel ve yeni nesil odağı ile ilgili tam iki ucu yerleştirmeye çalıştım soru tablosuna, çünkü, ancak iki radikal uçtan bakınca daha net anlaşılıyor yeni nesil ve geleneksel şirket yaklaşımlarının birbirinden ne kadar farklı oldukları. Siz de kutucuklara yazdığınız sayılara bakarak, kendi kurumunuzu hızlı bir değerlendirmeden geçirebilirsiniz diye düşünüyorum.)
Değişen ve gelişen iş dünyasında artık görüyor ve biliyoruz ki, doğru çerçevelenmiş ve benimsenmiş bir yeni nesil şirket yapısı, tutkuyla çalışan insanları, insanlar arasında güçlü güveni ve güven odaklı çalışma sistemlerini, iş yerinde mutluluğu, gelişimi, yeniliği, büyümeyi beraberinde getirirken, değişime direnen ve bazen de son derece ısrarla tutunulan geleneksel yapı, oldukça zorlayıcı ve çözümsüz durumların ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Bakın bu zorlayıcı yapının içinde neler göze çarpıyor:
- Kurum içi dedikodu
- Sabah mutsuz işe gelen çalışanlar
- Amacın sadece para kazanmaya dönüştüğü, ilk fırsatta ayrılma potansiyeli olan çalışanlar
- Birbirine, yöneticilerine, müşterilerine kızan çalışanlar
- Artan hastalık izinleri
- Sekiz ila on saat fiilen ve fiziken iş başında olup, zihnen bambaşka yerlere seyahat eden çalışanlar
- Birbirini şikayet eden çalışanlar
- Çatışma ve iletişim kopuklukları
- Elini taşın altına koymak yerine, en tepe yönetim böyle yapılmasını istiyor demeyi seçen yöneticiler
- Sık işten ayrılmalar
- Tekrar eden hatalar
- Bilgi eksikliği nedeniyle ortaya çıkan eksik, yanlış, istenmeyen sonuçlar
- Güvensizlik
Bunlar istenmeyen sonuçlarsa, iş sonuçlarının istenildiği düzeyde olması ve mutlu çalışanlar da istenen sonuçlar. O halde yeni nesil kurum olma ve yeni nesil bakış açısını sürdürme konusunda kafa yormak gerçekten önemli.
Bir kaç soruyla bitirmek istiyorum yazımı:
- En başta cevapladığınız sorular ve sonrasında yaptığınız değerlendirmelerden bakacak olsanız, sizin kurum hangi kategoriye daha yakın görünüyor?
- İstenmeyen davranışlar konusunda kurumunuz ne durumda?
- Sizce geleneksel bir şirket yapısından yeni nesil bir yapıya doğru yol almak için neleri farklı yapmak destekleyici olur?
- Varsayalım siz geleneksel yapıya sımsıkı tutunan bir kurumun yöneticisisiniz, neleri değiştirmek yeni nesil yapıya geçişi hızlandırır?
Belki düşünmek, belki biraz da fikir paylaşmak istersiniz…