Düşünceler, fikirler, konuşmalar, hayaller, ilişkiler, iş hayatı, çocuklar, hayat telaşı, dün, bugün, yarın, gelecek…Hepsi de bize ait. Hepsi de bizim. Bazen taşıması kolay, bazen taşıması zor. Bazen farkında bile olmadan geçip giden, bazen güldüren, bazen ağlatan, bazen sıkan, bazen eğlendiren, bazen kafa karıştıran, ama herşeye rağmen bize ait, aslında bize hediye edilmiş, hem de hiç görmediğimiz çeşitlilikleri içeren bir hediye olarak tasarlanarak. Her gün güne başlamak, aslında sanki aynı gibi, ama farklı, sanki hep olacak gibi, ama belli mi olur, sanki herkes aynısını yapıyor gibi ama aslında kimse aynısını yapmıyor gibi. Evet çok çok çok yurkarıdan bakınca sanki aynı, her gün güneş doğuyor, her gün güneş batıyor. Ama aşağıya doğru indikçe durum değişiyor, her gün doğan güneş, o güneşi gören herkes için aslında farklı bir güne doğuyor. Her gün batımı başka şeyler getiriyor.
Ne dersiniz, bugünden başlayıp bize hediye edilmiş olan yaşamlarımızı doğan yepyeni günle birlikte daha çok fark ederek yaşamaya, her batan güneşle birlikte tıpkı fotoğraftaki martı gibi yukarıdan bakarak o gün olup bitenleri gözden geçirmeye. Var mısınız bir gün daha geçti hiç bir şey anlamadım, zaman nasıl geçiyor sanki uçup gidiyor demek yerine, bugün de bana verilmiş olan hediyeyi açmaya devam ettim, bugün olanlar, bugün yaşadıklarım, bugün sevindiklerim, bugün üzüldüklerim, bugün kızdıklarım, bugün bağışladıklarım, bugün yapmaya karar verip yaptıklarım, yarın için planladıklarım, bugün karşıma çıkan engeller ve o engellerin bana fark ettirdikleri, bugün beni güldürenler, bugün karar verdiklerim, bugün öğrendiklerim demeye, var mısınız bugünün bize verilmiş kocaman hediyenin en değerli parçası olduğunu fark etmeye…